İki reçelin peşinde…

İki reçelin peşinde…

Geçtiğimiz günlerde annem, anneannemle beraber Bozcaadaya gitmişti. Dönüşte “sana iki kavanoz reçel yolluyorum, bakalım beğenecek misin?” dedi. O an itibaren güzel mis kokulu çilek reçelini beklemeye başladım.

Bir kaç gün sonra kardeşimin bıraktığı poşette beklediğimden bambaşka, hayatımda hiç tatmadığım iki reçelle karşılaştım. Tamam itiraf ediyorum. Bir tanesini biliyordum, ama açıkçası denemeye cesaretim yoktu. Domates reçelinden bahsediyorum. Sofralarımızın en lezzetli yiyecekelrinden domatesin turşusunu bile yiyemezken reçelini yemeği açıkçası pek hayal edemiyordum. Annemin yolladığı Bozcaada’nın meşhur reçelini deneyene kadar da fikrimi kimse değiştiremedi. O kadar lezzetliydi ki…

Gelincik Reçeli

Diğer reçel ise beni özellikle de dedemi yakın zamanda kaybetmişken can evimden vurdu. Kıpkırmızı rengiyle çocukluğumun o eğlenceli anlarına götürdü. Gelincik reçelinin kavanozunu açtığımda burnuma çok özlediğim o buruk çiçek kokusu geldi. Derin derin içime çektim. Biraz kaymakla beraber ekmeğime sürüp yediğimde bir daha bu reçeli nasıl bulacağım sorusu geldi. Şimdi her sabah bitecek korkusuyla az az yiyorum reçeli.

Yolunuz Bozcaadaya düşerse mutlaka bu iki lezzetle tanışın. Eğer güzergahınız Bozcaada’dan İstanbul’a doğruysa bana da bir kavanoz getirmeyi unutmayın.

Kalıcı bağlantı

Related Posts

5 Responses to İki reçelin peşinde…
  • Yasemin Aslıhan Babalık

    harika 2 reçel bence de.haziran başı bozcaadaya gittik biz de.ben de her gittiğim yerde oraya özgü şeyleri mutlaka almaya çalışırım.kaldığımız çiftlikte de ilk önerilen şey domates reçeli oldu.ben de aynı senin gibi çekinerek denedim ama dönerken bir yığın kavanoz aldım ve herkese dağıttım.gelincik de yine çok leziz.
    madem reçellere meraklısın eğer denemediysen bir de kıbrısın karpuz kabuğu reçelini dene bakalım.
    bu arada domates reçelini istanbul kadıköyde çiya restaurantta bulabilirsin,gelincikten emin değilim.
    sevgiler

  • Seyda Akdurak

    Merhabalar Devletşah Hanım,
    Sitenizin sıkı takipçisi, tariflerinizin amatör uygulayıcısıyım. Ben de her sene turunç, şeftali, çilek, vişne reçeli yaparım. Ayrıca vişne likörünü de son iki senedir 1941de yayınlanmış bir kitaptan uygulayarak kış hazırlıklarına ekliyorum.
    Ekteki bağlantı ile gelincik reçeline ulaşmanız mümkün anlaşılan. http://tarimsalpazarlama.com/shop/urun.php?id=396
    Ama gelincik reçelini hiç duymamıştım, kesinlikle tadacağım.
    Sayenizde yeni bir lezzet keşfine yol alıyorum.

  • Melih Güney

    Merhabalar,
    AdaGelincik reçellerinin üreticisiyiz. 15 yıldır Bozcaada’da yaşıyoruz. Bu güzel yazınızı okuduktan sonra yazınıza bizim – ve tabii Bozcaada’nın – gelincik macerasını anlatarak bir iki küçük katkıda bulunmak istedim. 15 yıl önce Ada Cafe’yi açtığımızda mevsim bahardı ve ortalık gelincikten geçilmiyordu. Gelinciklerden küçükken şerbet yapardık İstanbul’da. Aklıma geldi ve eşime “hadi gel şerbet yapıp konuklara kafede sunalım” dedim. Ben nereden bilebilirdim, 15 yıl sonra Bozcaada şarabın yanısıra gelincikleriyle anılan bir yer olup çıksın! İlk reçeteyi hafıza sorunları yaşayan annemden aldık. Sonuç fiyaskoydu. Okuduk, araştırdık, değişik formül ve işlemlerle denemeler yaptık ilk yıl. Kimi başarılı kimi başarısız oldu. Gelincik öyle bir ürün ki yılda sadece 3 hafta deneme ve üretim yapmanıza izin veriyor. Sonuçta kolanın gizli formülü gibi pek şaşmayan bir üretim sürecini standartlaştırmayı başardık. Adalılarca önceleri alaycı gülümsemelerle karşılanan bu girişimimiz gelincik reçelinin de üretim konularımız arasına katılmasıyla popüler olmaya başladı.
    Kafeye konuk olanlar yanlarında Gelincik Şerbeti ve reçelini de götürmek, dostlarına hediye vermek istediler. Tarım Bakanlığına başvurark tahmin ediyorum Türkiye’de ilk kez gelincik reçeli ve şerbetinin üretim ruhsatını aldık. Son bir-iki yıldır Bozcaada’da bizim dışımızda da gelincik reçeli üretenler olmaya başladı. Bizim farkımız; hem şerbeti ve hem reçelleri geleneksel ev üretimi tarzında küçük partiler halinde yapıyor olmamız ve ürünlere katkı maddesi eklemiyor olmamız.
    Üretimi son derecede meşakkatlidir; gelen konuklar toplamanın zor olduğu konusunda hemfikirler. Ama, toplamak işin en kolay ve zevkli yönü. Ayıklama faslı bıktırıcı ve zaman alıcı: Bir insan bir saatte ortalama olarak 40 gram yaprak ayıklayabilir.(kırmızı taçyapraklarının kapsüle yakın bölgesindeki siyah bölümler tek tek kesilip atılmalıdır) Ve bu işi yaprakları topladığınız gün birkaç saat içinde yapmalısınız. Aksi takdirde yapraklar buruşur ve işlenmez hale gelir. Bütün bunları yapmak için ise sadece 20 iş gününüz vardır.
    Sonuç olarak; hep merak ettiğim bir sorunun da cevabını kendi kendimize vermiş olduk: Bir yerin meşhur ürünü nasıl bu üne kavuşmuştur, mesela, Edirne ciğeri kitlesel bir girişim mi, yoksa bir aklıevvelin katkısı mı? Önce bir aklıevvel lazımmış meğer, ama bunun da yöre halkı tarafından taklit maklit, benimsenerek, sahiplenerek sürdürülmesi gerekiyormuş.
    Yazı uzun oldu, blogger beni kovmadan ben çekileyim. Sevgili blogger, bana gelincik@bozcaada.info adresine yazarsanız eğer size son kalanlardan bir-iki reçel/şerbet hediye etmek isterim.
    Ayrıca gelincikle, kullanım alanları, tarihi vs. ile ilgilenenler de
    http://www.bozcaada.info/gelincik/gelincikana
    adresinden yararlanabilirler.
    Bozcaada’dan sevgilerle
    Melih Güney

  • mirc

    güzelse deneriz :))

  • DERYA

    merhabalar
    Domates reçeli harika oluyor ben çok yedim ama.tam 1 yıl dan bu zaman reçellik domates arıyorum bir türlü bulamadım.Nerden bulabilirim????

Yorum yapın

YORUMU GÖNDER