Kukla Festivali'nin Ardından 2

Kukla Festivali'nin Ardından 2

9. Uluslararası Ülker Kukla Festivalinde neler vardı neler…

Bu sene festivalde sekiz oyun seyretme fırsatını buldum. Aslında on iki oyuna gitmeyi planlamıştım. Ama hastalanınca 4 tanesine gitmek mümkün olmadı.

İlk gittiğim oyun Macaristan’dandı. Figurina Theatre‘ın "Güneşin ve Ayın Kaçırılışı". Sadece ellerin kullanıldığı bu oyun çok ilginçti. Oyundan sonra saatlerce parmaklarımı eğip bükerek gördüğüm canavarları yapmaya çalıştım. Evde biraz çalışarak bizim ufaklıklar için bir oyun hazırlayabileceğimi fark etmek iyi oldu.

Aynı gün Romanya’dan gelen Teatrul Tandarica‘nın Külkedisi oyununu seyrettim. Kuklalar çok hoştu. Özellikle de kıyafetleri göz alıcıydı. Ancak hepsi aynı yüze sahipti. Üvey kardeşlerle prensin yüzünün aynı olması çok komik bir görüntü sergiliyordu.

Bu sene vaktim bol olduğundan Türk oyunlarına da gittim. Başkent Tiyatrosu’nun "Ormanların Efendisi Gırrip Canavarına Karşı" oyunu tam çocuklar için. Benim en beğendiğim kuklalar Yeniçeriler ve kargalar oldu. Diğer hayvan kuklaları peluş oyuncakların içi boşaltılmışta yapılmış gibi gözüküyordu. Konusu çok hoştu. Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız Kuş Gribi felaketi hakkında çocukları bilgilendirmek için eğlenceli bir yol olduğu kesin.

Slovenya’dan gelen LG Nebo grubu sadece iki kişiden oluşuyordu. Parmaklara takılan kilden olduğunu zannettiğim kafa şeklindeki kuklaların bir gösterisiydi. Sözsüz, sadece müziğe dayalı olması herkes için farklı anlamlar içeren bir oyun olmasını sağlamış. Çok sade ve çok anlamlıydı.

Uzakdoğu’da kukla sanatı oldukça yaygın. Kukla festivaline ilk keşfettiğim sene Vietnam’dan gelen su kuklalarını görerek büyülenmiştim. Bu zevk geçtiğimiz sene seyrettiğim ve kulaklarımı tırmalayan Tayvanlı Master Lin’den sonra yerini acabaya bıraktı. Bu nedenle bu sene yine Tayvandan gelen Lin Liu Hsin Puppet Theatre‘ın oyununa gitmeye yazı tura ile karar verdim. İyi ki yazı gelmiş… Küçücük el kuklasının kendi boyutuna uygun boydaki bir tabağı elindeki sopayla alıp düşürmeden bir dakika boyunca sopanın ucunda çevirdiği bölüm tam anlamıyla muhteşemdi.

Cengiz Özek Büyülü Ağaç oyununda

Norveçli Levende Dukker ekibinin oyunu Jazzfigür programı elime aldığım an gitmeye karar verdiğim iki gösteriden birisiydi. Canlı Jazz müziği ve kuklalar… Bir günü keyifli kılmak için daha ne olabilir ki? Kuklaların tipleri çok komikti. Sıkıştırılmış kağıt ve tutkal olduğunu zannetiğim kuklalarla müzisyenler kerşılıklı oynayınca eğlenceli bir oyun ortaya çıkmış. Daha çok çocuklara yönelik olsa da müzik dinlenmeye değerdi.

Festivalin son günü festivale ev sahipliği yapan Cengiz Özek’in Büyülü Ağaç oyunu seyrettim. Uzun zamandır Karagöz ve Hacivat seyredip gülerken düşünmediğimi fark ettim.

Companyia Jordi Bertran'ın Antologia oyunundan

Kukla festivali programına bakarken gitmeye ilk anda karar verdiğim iki oyun vardı demiştim. Birisi Jazzfigur diğeri ise Antologya… Hasta olduğum için Antologya’yı malesef planladığım günde seyredemedim. Cengiz beye ne kadar üzüldüğümü anlatırken "Bu fırsatı kaçırmış değilsiniz. Akşam 20:30’da sizi Ses Tiyatrosuna kukla festivalinin kapanış programına bekliyoruz" dedi. O dakika nasıl sevindiğimi anlatamam. Aslında o saatlerde Rusya’dan gelen Hands Theatre’ın Fantazi oyunu seyretmeyi planlamıştım. Ama hemen fikrimi değiştirdim. İyiki de değiştirmişim. Seyretmeseydim çok ama çok üzüleceğim bir oyunmuş. Companyia Jordi Bertran‘ın Antologia oyunu sadece beni değil seyreden herkesi güldürdü, şaşırttı, eğlendirdi ve hayran bıraktı. Marco Polo’da tabak çeviren el kuklasını gördüğümde: "Bir kuklaya daha ne yaptırılabilir ki" demiştim. Sorumun cevabını bu kadar kısa sürede alabileceğim aklıma hiç gelmemişti. Neler mi yaptırılabilir? Önce sabunlu sudan baloncuk yaptırılır, sonra sigara dumanı ile içi doldurtulup etrafa dağıtılır…

Gitmeyi isteyip gidemediğim iki oyun oldu. Birisi Théâtre du Petit Miroir‘in gölge oyunu diğeri de Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerinin Denizde Karaltı Var oyunu.

Çok ama çok keyifli bir haftayı geride bıraktım. Bu festival ellerime bakışımı değiştirdiği gibi, festival sırasında karşılaşıp, ortak ilgi alanlarımızı keşfettiğimiz arkadaşlarımızla daha sık vakit geçirmeye başlamamıza neden oldu. Daha ne istiyeyim ki?

Link
Kalıcı bağlantı

Related Posts

2 Responses to Kukla Festivali'nin Ardından 2
  • dilek doğan

    bu festivallerin sadece istanbul’da olması bence çok üzücü.çünkü kızım kuklaları çok seviyor mersin’e böyle şeyler pek fazla gelmiyor malesef…

  • irem merve yıldız

    ya ben de bu tür sosyal aktivitelere gitmek ve hatta hatta katılmak istiyorum ama olmuyor bu yüzden çok sinirleniyorum offffff :/ya işte böyle ama ben çok iii bi tiyatrocuyum bu yıl kendi sınıfımızda bi tiyatro oyunu bile hazırladım ve hatta hatta bu hazırladığıım tiyatroyu sundum pardon sunduk (ama bu işlerin hepsini tek başıma ben üstlendim ve becerdim yani ben yazdım ben oynadım ben oynattım kısaca ben yaptım )neyse çok yazdım heralde byyyssss

Leave a comment to dilek doğan

YORUMU GÖNDER