Oyun Arkadaşı

Oyun Arkadaşı

Oyun Arkadaşı

Neredeyse Sûfî doğduğundan beri arkadaş sahibi… 10-15 gün aralarla çok sevdiğim arkadaşlarımın da bebekleri oldu. İlk zamanlar çok sık olmasa da görüşüp, yanyana halıya bırakıyorduk. Öyle mum gibi duruyorlardı.

Günler geçtikçe algısı açıldıkça oyun çağı yaklaştıkça arkadaş sayısı arttı. Kendinden büyük küçük düzenli olarak gördüğü nereden baksanız 10 arkadaşı var.

Malum ilk zamanlar paralel oynama oluyor. Yani herkes kendi oyununda. Birlikte oynamasalar da bolbol kavga çıkıyor. Birbirlerinin elindeki tıpatıp aynı top için bile kavga çıkartabiliyorlar. Bu arada çok enteresan şeyler de oluyor. Birbirleri ile muhatap olmasalar da birbirlerinden öğreniyorlar. Mesela Sûfî Deyda’nın Emir’inden arabaların vınnn diye gittiğini öğrenmişti…

8-10 aylık olduktan sonra ya da ayaklandıktan sonra diyelim, hep kendinden büyük çocuklarla oynamak istiyorlar. Küçüklere tahammülleri yok. Büyüklerden öğrenecek çok şeyleri var. Bizimki şanslıydı. O sıralar iki yaş sendromunda bolbol arkadaşı vardı. Anneler sendromlu bu cüceleri bir araya getirip, iki dakika kafa dinlerken bizimkisi de sendromlu abi, ablalarından feyz almakla meşgul oluyordu. O sıra abilerden en çok duyduğu şey ‘sen küçüksün, sen yapamazsın, sen kaldıramazsın’ oldu. Haklılardı. Koskoca bisikleti kaldırması mümkün değildi. Dost acı söyler misali.

Hep birden yavaşça ya da göz açıp kapayana kadar büyüdüler. Şu sıra Sûfî’nin en çok duyduğu ‘ama konuşamıyor ki, nasıl oynayalım’ oluyor. Haklılar… Bizimkisi yaşıtlarına göre çok konuşsa bile onlar iletişimde çağ atlamış durumdalar. Kendinden büyükler içinde bir tek Ayda ile uzun uzun oynayabildiğini fark ettim. O da Ayda’nın başarısı. Bir anne edası ile. ‘Suyficiğim, onu böyle tutman lazım.’ ‘Suyficiğim, öyle değil böyle’ diye diye büyük bir sabırla gösteriyor, öğretiyor. Onun da sabrı olduğu kesin. Bazen haklı olarak ‘anneciğim ama Suyfi yapamıyor. Başka bir şey mi yapsak’ deyiveriyor.

Büyüklerle durum böyleyken küçüklerle durum bambaşka… Şimdi bizim bücürün, daha önce abi ve ablalarından öğrendiği üzere ‘siz küçüksünüz’ havalarına girmemesine şaşırıyorum. Bizimkisi hemen oynamaya koşuyor. Lakin karşı taraf daha oynayacak kapasitede değil. Topu bir atıyor, iki atıyor. üçüncüde gidip bebeğin ayağını tutup çekiştirerek topa vurdurmaya çalışıyor. Öbürkü şaşkın. Kimi korkup, ağlıyor. Kimi bağırıp, tekme atıyor. Kiminin ilk sefer hoşuna gidip el çırpıyor, sonrasında basıyor yaygarayı. Ama sonuçta bizimkisinin oyun çabası başarısızlıkla sonuçlanıyor.

Kendi yaşıtlarıyla durumu daha da kompleks. Öncelikle bu gurubun hepsi kız… Bizim oğlana ayak uyduranı var, daha görünce ağlayanı da var. Ayak uyduranı bile üç beş defa topa vurduktan sonra sıkılıyor. Bizimki oynasınlar diye ellerinden tutup çekiştirmeye başlıyor. Nazlı bayanlar ‘annniiiii’ diye koşturuyor. Haliyle oyunlar hep kısa sürüyor.

Anlayacağınız çocuğum bu kadar arkadaşlık içinde pek bir yanlız. Kafasına göre oynayacak adam bulamıyor. Bakalım gelecek günler ne gösterecek.

Kalıcı bağlantı

Recent Posts

One Response to Oyun Arkadaşı
  • Zehra

    Öncelikle merhaba 🙂 Tam 3 saattir sitenin altını üstüne getirerek okudum.Ben bu sene çocuk gelişimi bölümünden mezun oldum.4 yıldır öğrendiğim bütün bilgileri sizin yazılarınızda yer yer buldum.Tabi ki anaokulunda staj yaparken öğrendiklerimi tecrübe etme imkanı buluyorum ama henüz bi çocuk büyütmediğim ve bebekliğinden itibaren büyümesine şahit olduğum biri olmadığı için hep eksik olduğunu hissederdim.Okulda ders anlatılırken hep ben bu bilgiyi nasıl aklımda tutucam nasıl uygulayacağım diye endişe ederdim.En önemlisi çocuğum olduğunda aklıma gelicek miydi? Siteyi okurken o kadar çok not tuttum ki inanamazsınız 🙂 3 saatin sonunda aklımdan tek geçen ileride sizin gibi bi anne olmak istediğim.Ailenizde ve sevdiklerinizle birlikte çook mutlu bi hayat sürmeniz dileğiyle…

Yorum yapın

YORUMU GÖNDER