Ankara Kitap Günleri

Ankara Kitap Günleri

Birkaç gün önce eşim 1 Nisana kadar Atatürk Kültür Merkezi denilen bir yerde kitap fuarı olduğunu haber verdi. Ben de bahsettiği yeri bildiğimi, daha önce “Ülkeler El Sanatları ve Hediyelik Eşya Fuarı”na gittiğimi, Metro durağı bile olduğunu anlattım.

Dün fuara gitmeye karar verip yola çıktım. Ankara’da en uzak yere bile en fazla yarım saatte gidiliyor olması hayatı ani planlar yapmaya müsait kılıyor. Fuar alanına giderken ilk gittiğim, üniversite yıllarında çalıştığım ve en son gittiğim kitap fuarlarını düşündüm. Herbiri ayrı macera olan, düşündüğümde güldüğüm, eğlendiğim ve pek çok şey öğrendiğim günlerdi.

Kitap fuarına ilk defa orta ikinci sınıftayken babam ve kardeşimle gitmiştim. O gün ne kadar yorulduğumu, ne kadar keyifli saatler geçirdiğimi ve kalabalığı dün gibi hatırlıyorum. Üzerinden neredeyse 20 sene geçmiş. O zaman fuar Tepebaşı’nda şimdi TRT stüdyosu olan yerde yapılıyordu. 5-6 sene öncesine kadar da orada yapılmaya devam edildi. Her zaman kalabalık olurdu. O yıllarda okullar çoluk çocuk bütün öğrencilerini kitap fuarına götürmezdi. Belki de iyi yapardı. �?imdi bakıyorum da anaokulları bile fuara, o kalabalığın içine çocuk götürüyor. Zavallılar öyle şaşkın şaşkın etrafa bakıyorlar ki…

İleriki yıllarda bir arkadaşım vasıtasıyla önce Dünya Ticaret Merkezi (CNR)’de yapılan ve hemen hemen hiç kimsenin gelmediği kitap fuarında çalıştım. Fuar alanı o kadar boş olurdu ki yayın evlerindeki görevliler birbirlerine çaya kahveye giderdi. Orada tanıştığım firma sahipleri, görevlileri aracılığı ile 2-3 sene hem Tüyap’ta hem de CNR’deki fuarlarda çalıştım. Tüyap’ın o kalabalığına rağmen birbirimize çaya gidip gelemeyi sürdürmüştük. Güzel bir fuar arkadaşlığı oluşmuştu. Birbirimizin standını kontrol eder, kayan kitaplarını düzeltir, sıkışıklıkta yardımına giderdik. Her sene standlar kurulduktan sonra kısa bir tura çıkılır kim var kim yok etrafa bakılır, rastlanılan eski arkadaşlarla bir yıldır neler yaptığı hakkında sohbet edilir, çay, kahve içilirdi. İş hayatım başlayınca sona eren güzel günlerdi.

En son çalıştığım ve gittiğim fuar hatıralarım çok eskiye değil üç sene öncesine ait. Kubbealtı Akademisi‘nin Tüyap’ta açtıkları standda çalışacak gençlerin başında duracak abla lazım olduğundan iş yerinden 2 gün izin alarak katılmıştım. Birkaç günü de 29 Ekim’e rastladığından zaten tatildi. Ramazan münasebetiyle o fuarda pek kalabalık değildi. Akşam saatlerinde iftarda ne yesek diye sohbet eder, planlar yapardık. Standda kitap kutularının üzerine masalar hazırlayıp, iftar düzenler, eğlenirdik. Hele gün içinde standımızı ziyarete gelen tanıdıkların iftarda yeriz diye getirdikleri kurabiyeleri poğaçaları hiç unutmuyorum. İftardan sonra çayın yanında ne güzel oluyorlardı.

İşte bu duygularla Atatürk Kültür Merkezi’nin gişesinin önüne kadar geldim. Giriş için ödediğim 1 YTL, İstanbul’da sadece girişe ödediğim para yüzünden alamadığım kitapları düşününce bir hediye gibi geldi.

Fuar alanına girip etrafa bakındığımda yüzlerce formalı öğrenci gördüm. O standdan bu standa koşturuyor, kitapları karıştırmaktan çok hırpalıyorlardı. Aklıma tarlalardan geçen çekirge sürüleri geldi. Geçtikleri yerlerdeki ekinler arasında dolaşıp hasar kontrolü yapan çiftçilerle, standlarını düzeltip “çok şükür bu saldırıyı da atlattık” diyen stand görevlilerinin bakışları birbirine çok benziyordu. Çocuklara kitap okuma zevkini aşılamak gerçekten çok önemli ama aynı zamanda etrafa rahatsızlık vermemeyi de öğretmek gerek. Bence fuarlara götürülecek çocuklara öğretmenleri yolda kitap alırken nelere bakılması, kitaplara nasıl davranılması gerektiğini anlatmalılar. Dün ve daha önceki fuar çalışmalarımda en çok gördüğüm şey, kapak resmini ya da ismini beğendiği için kitabı alamaya kalkan çocuklardı. Burada öğretmeler kadar stand görevlilerine de iş düşüyor. 3-5 YTL için çocukların yaşlarına uygun olmayacak kitapları satmak o çocuğun belki hayatını etkileyecek bir karar. Eski günlerden hatırladığım en çarpıcı örnek ilkokul öğrencilerinin birçoğunun “Babam Öldüğünde Ağlamadım” kitabını almak istemeleriydi. Onlara ne cazip geliyordu bilmiyorum. Bildiğim tekşey bu kitabın yaşlarına uygun olmadığıydı. Hiçbirine o kitabı satmadım. Herbiri ile uzun uzun konuşup başka kitaplar almaları için ikna ettim. Bazen birkaç gün sonra annesi ya da babası ile tekrar gelenler “bu abla bana bu kitabı satmadı” diye beni gösteriyorlardı. Hemen hepsinin anne-babasından teşekkür mesajları aldım. Hatta aldıkları kitaptan memnun kalan ufaklıkların kendilerinden bile.

Ankara Kitap Günleri

Eski günler geri geldi.

Bir standda Ahmet Şerif İzgören’in “Uçan Halı Babam” kitabına rastladım. Epey zamandır merak ediyordum. Hemen alıp sayfalarını karıştırdım. Babamın yazdığı bölümü bulup okumaya başladım. Okurken de çocukluk yıllarıma döndüm. Gözümde yaşlar birikti. Standdaki bey bana bir bardak su verip biraz sohbet etti. O sırada Elma Yayınlarının standında olduğumu fark ettim. Hani sanal yazarı olduğum İzgören.com‘a ait yayın evindeydim. Kim olduğumu söylediğimde standdaki bey bana elini uzatıp kendisini tanıttı. Güldük. Yazılarımı siteye koyması için gönderdiğim kişiydi. Eşyalarımı oraya bırakıp gezime devam ettim. Fazla uzun sürmedi. Bugüne kadar gezdiğim en küçük kitap fuarıydı diyebilirim. Bir de bana hitab eden pek bir şey yoktu.

Elma Yayınevi
‘nin standına dönüp eşyalarımı alacakken gelen çay teklifine hayır demedim. Sohbet edip bol bol kitap sattık. Pazar günü saat 11:30’da yapılacak olan Aile İçi Şiddet toplantısından ve kitabından, çocukların kitap zevklerinden, kişisel gelişimden ve birçok şeyden bahsettik. Bana eski stand günlerimi hatırlatan bir iki saat geçirdim. Fuar biraz hayal kırıklığı yaratmış olsa da Elma Yayınevi standında geçen saatler bu hayal kırıklığını giderdi.

Sunulan fırsatlara dayanamayarak elim kolum kitapla dolu olarak fuar alanından ayrıldım. Metro istasyonuna doğru yürürken ne kadar küçük olursa olsun fuarların verdiği her aradığını bulma duygusunu hiçbir kitapçının vermediğini düşünüyordum.

Kalıcı bağlantı

Related Posts

11 Responses to Ankara Kitap Günleri
  • Cem Vedat ISIK

    Fotografcilikla ilgili guzel kitap(lar) var miydi? Gidip baksam?

  • Devletşah

    Cemciğim;

    Malesef o tip kitap hiç yoktu… Ben de baktım ama göremedim.

  • Cem Vedat ISIK

    “Her aradigimi bulma” duygumu geri istiyorum. 😉

  • Nazife

    Merhaba,öğrencilik yıllarımı doya doya Ankara’da geçirmiş biri olarak beni de o yıllarıma götürdünüz,teşekkür ederim.Ankara’yı çok seviyorum,adını bile duyunca içim cız ediyor.Özellikle gezi yazılarınızı büyük bir keyifle okuyorum,ben de sizinle beraber gezmiş oluyorum.Kitap okumayı seven biri olarak ben de fuarlara meraklıyımdır,özellikle Kocatepe kitap fuarına mutlaka giderdim,Ramazanın sonunda kurulurdu büyük keyifti. Sevgiler.

  • Devletşah

    Ben aradığım başka bir kitabı buldum 🙂

  • Melike Türkan Bağlı

    Kitap fuarlarındaki şenlik havasını seviyorum. Ancak, kitap fuarları, okumaktan çok bakmanın, bakarken ve sonra da satın alırken okuduğu yanılsamasına kapılmanın daha çok yaşandığı yerlerdir. Umberto Eco’nun bir yazısında da belirttiği gibi, fotokopi çektirmek de aynı şeyleri yaşatır.
    Kitapçılarda da yaşadığım bu duyguyu daha da yogun bir şekilde hissettirdiği için, mesafeli bir şekilde yaklaştığım organizasyonlardır, kitap fuarları… Hatta bazen bir kitapçıda ya da fuarda geçireceğim bir saati, halihazırda elimde bulunan bir kitabı okumaya ayırmanın daha iyi olduğunu düşündüğüm zamanlar olmuştur.

  • Yeşim Demir

    Ankara özel bir isimdir.Bu nedenle büyükharfle yazarsanız daha iyi olur.

  • Devletşah

    Yeşim hanım;

    Ankara’nın özel isim olduğu hepimizce malum. Bu konu tasarımla ilgilidir. Başka bir tasarımda büyük harfle başlayabilir, bir başkasında tamamı büyük olabilir. Kısacası değişir. Eğer yazının içinde küçük harfle başlayan varsa dediğiniz gibi bir hata olabilir.

    Bakın aynı yazı başka bir sitede nasıl yayınlanıyor:

    http://www.izgoren.com/modules/news/article.php?storyid=313

  • aziz saydut

    Niçe insanlar tanıdım yaşamımada,hep alan oldular .Bazen fikirlerimin kendi fikirleri gibi anlatıldığında şahit oldum o insanlardan,ama şimdi onlar yok ,mutluyum
    eksilten hiç bir yanım olmamış,kaybetmek endişesin yıllarca boşuna taşımışım ,hayatta hiç bir kayıp üzülmeye deyeçek büyüklük değil
    insan yaşamda kendisi ile var oluyor.etrafındakiler sadece eksikleri dolduruyor
    zamanla insan değişiyor .eksik görünenler artık eksik olmuyor

  • aziz saydut

    limen:
    sen yeni açan gonça
    limen dedim anlamı sevgi tohumu
    bulunmaz ne bir attarda ne bir eczanede
    günülde olur onda açar
    sende gönülde aç dedim
    limen
    sen kalbe dolan
    kalpde açan
    kalpde solan
    limen

  • seker kız

    Ankara sen bir kitap ve bizler sayfalaı anıtkabir kapağı bizler cümleleri seni unuturmuyuz atatürk kalbimizde ismet inönü sende SAAT 9,5 GEÇE ATAM DOLMABAHÇEDE GÖZLERİNİ YUMDU BÜTÜN TÜRKİYE AĞLADI

Yorum yapın

YORUMU GÖNDER