Mercan adında bir balık…

Mercan adında bir balık…

Mercan adında bir balık…

Dino

Bundan 7 – 8 sene kadar önceydi. Camı ve havalandırması olmayan, ama çok şık döşenmiş, içinde güneş ışığı dışında aradığınız herşeyin olduğu bir ofisim vardı. Plazalarda kimsenin camı yok diyeceksiniz. Benim gibi açık havada, şantiyelerde çalışmış birisi için kafese kapatılmak gibiydi.

Yaptığım işin gizlilik derecesi nedeniyle kapımın kapalı durması, sesimin dışarıdan duyulmaması, kimsenin de içeri girmemesi gerekiyordu. Bütün günü bu şekilde geçirmek pek sıkıcı ve yoruyucuydu. Onlar çok sık gelemese de ben ofisteki arkadaşlarımı ziyarete gidebiliyordum. Sıkıntımı bilen bir tanesi bana mavi renkli bir betta balığı getirdi. Hayatımda hiç balık bakmamıştım. Hatta kedim nedeniyle, bakmayı düşünmemiştim bile.

Hemen şirket içinde balıkları olduğunu bildiğim arkadaşımı arayıp, yardım istedim. Bana nasıl bakacağımı, suyunu nasıl değiştireceğimi, nasıl yem kullanmam gerektiğini anlattı. O günden sonra minik arkadaşım Dino ile beraber üç yıl geçirdik. Zaman zaman elimi suyun içine sokup onu okşadığımı söylersem şaşırmayacağınızı biliyorum.

Balık beslemek gerçekten garip bir iş. Çiçeklere bakmak ya da kedilere bakmak gibi değil. Çiçekler de kediler de durumlarından memnun olmadıklarını kendilerine göre anlatabiliyorlar. Ancak balıklar bunu anlatamayacak kadar hassaslar. Uygunsuz bir ortamda siz onun hasta olduğunu anlayana kadar iş işten geçmiş oluyor.

Dino ile konuşarak, oyun oynayarak üç yıl geçirdik. Benim ofiste olmadığım bir gün yapılan klima çalışması sırasında, odadaki aşırı soğuma nedeniyle malesef donarak öldü. Kibrit kutusundan bir tabut yapıp, iş yerimizin bahçesindeki ağacın altına gömdük.

Mercan

Aradan neredeyse 5 yıl geçti. Geçenlerde bir vesile ile balığımdan bahsettiğim Melih ve Gözde misafirliğe gelirken hediye olarak kırmızı bir betta getirmiş bana. Pazar gününden beri çevresinde dört dönüyorum. Şu aralar yeni yerine alışmaya çalışıyor. Pek neşesiz. Yemiyor, yüzmüyor, sadece öylece bakıyor. Ama biliyorum ki bettalar Japon balıklarından sonra bakılması en kolay balıklar. Labirent solunum sistemleri onları çok dayanıklı kılıyor. Suyunu ayda bir değiştirseniz, arada yem vermeyi unutsanız da yaşıyorlar. Sahiplerini tanıyıp, onları hissettiklerinde o güzel renkleri ile alımlı alımlı yüzüyorlar. Umarım Mercan da kısa zamanda yeni evine ve bana alışacak.

Kalıcı bağlantı

Related Posts

9 Responses to Mercan adında bir balık…
  • Yasemin Aslıhan Babalık

    ayyy dinoya üzüldüm bak şimdi,benim de eskiden merakım vardı.eminönünde çalışırken öğle tatillerinde mısır çarşısının yanındaki çiçek pazarına gidip balıklara bakar dururdum sonra birgün koca bir fanus aldım,ertesi gun de 3 balık.çok kısa surdu benimle maceraları,ama hala hevesim var.ben de oğluştan sebep almaya korkuyorum yoksa çok hoşuma gidiyor o sudaki salınımları,sudan gelen sesler.umarım mercan seni kısa zamanda bırakıp da gitmez

  • Sevde.B

    Selamün aleyküm;

    Dino için üzüldüm insanın sevdiği hayvanı kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilirim, benim de bir zamanlar calopsit papağanım vardı tam bir cadalozdu 🙂 onu çok sevşyorum ve hala unutabilmiş değilim 🙁
    Yeni balığınız mercan hayırlı olsun…
    Sevgiler

  • selma

    cocuklarimiz cok istedigi icin, bizde akvaryum almistik. Ama ben ilk önce bir iki balik aliriz, ufak bir yuvarlak cam sisenin icinde olur düsüncesi ile saticidan(Zooladen-Almanya´da)istedigimizde, bunun baliklar acisindan iyi olmadigini, eskiden bu yuvarlak cam akvaryumlarini sattiklarini ancak artik yasak olduklarini söylemislerdi.
    Akvaryumlarin sadece dört yada 6-köseli (yani köseli sart)olmasi gerektigini söylemislerdi.

    Cocuklarada söz verdigimizden dolayi, koca bir akvaryumla eve dönmüstük. Ama aklimdada acaba dogrumudur diye de bir soru kalmisti. Arastirdigimizdada gercektende satislarin yasak oldugunu ögrendik, sebebini her nekadar hatirlamiyor isemde:) Bence siz de bir arastirin.

  • enne

    Eşim de akvaryum hastası. Su ürünleri Mühendisi olduğunu düşünürsek normal sanırım:) Ayrıca dalgıç, denize aşık (benden sonra tabii:) diyebilirim. Uzun süre evimizde tatlı su akvaryumu vardı. Geçenlerde deniz akvaryumuna geçtik. 2 tane palyaço (nemo) balığımız, 2 karidesimiz ve siyah beyaz çizgili balıklarımız var. Renkli mercanlar, anemonlar ile bambaşka bir hal aldı akvaryum. Çok emek istiyor, gerçekten sevip zaman ayırmalı. Ben şanslıyım, ilgilenmiyorum ama güzelliğinin tadını çıkarıyorum bol bol. Size de kolay gelsin diyorum.

  • ayşe

    Selam,
    Bizim de 15gün öncesine kadar çok tatlı bir kuşumuz vardı.Onu çok sevmiştik hepimiz hayatımıza renk kattı desem yalan olmaz. oğlum için alınmıştı ama eşim ve ben onu çok sevmiştik. Birgün halsiz kaldı ve tek ayağının üzerinde durmaya başladı.Ben ve oğlum bu duruma çok üzüldük.Onu aldığımız pet shop’a götürdük.İyileşmesini bekliyoruz ve onu çok özledik.

  • Ayşem Öztaş

    Hoşgelmiş, sefalar getirmiş. Sen bu arada hastalığı atlattın mı??

  • sibel

    merhaba,balık beslemeyi eşimde ende seviyoruz.ama bir türlü yaşatamıyoruz.arkadaşlarımız bizim balıkların aşırı ilgiden öldüğünü söylüyor.inanırmısınız ilk aldığımızda fanustaydı internetten balık bakımını araştırırken fanusun balıkları şaşı yaptığını ve pek çok ülkede yasak olduğunu öğrenince akvaryum aldık.yapmadığımız şey kalmadı ama balığımız öldü.

  • hanzade

    benimde bu betta cinsi balıktan vardı .onun yanına arkadaş olsun diye tam 7 tane balık alalım dedik hemde kendinden iki kat büyük olmasına rağmen ya kimilerinin kanadını ya kimilerininde kuyruğunu kopardı.bi görseniz akvaryumun içinde tozu dumana katıyor gibiydi sürekli bi savaş bi koşuşturma hali yaşadı ama son derecede “akıllı” bi okadarda sevimli bir balıktı ama en sonunda hırçınlığının kıskançlığının bedelini kendi kendine ödedi nasılmı? en son aldığım balıkla ayırmıştım sen tut bi gece yarısı sudan sıçramak suretiylemi yoksa bunun başka bi sebebi varmıdır bilemedik sabahleyin kömür gibi simsiyah bir renge dönüşmüş olarak yerde bulduk .onsuzluğa bir hafta alışamadım küçücük bir canlının insanın ruhunda nasıl izler bıraktığını onu kaybedince anladım.zaten özümde hassas bir yapıya sahibim.ama nedense bu gelip geçici bir dünyanın süsüne karmaşalığına dalıp maneviyatı unutuveriyoruz.bana göre hiç etik olmasada çıkarlara dayalı bi dünyanın bir parçası oluveriyoruz.mutluluk kavramı, sürekli kabuk değiştiren şu dünyamızın hangi zaman diliminde nasıl bi boyuta gelecek merak ediyorum ..

Leave a comment to ayşe

YORUMU GÖNDER