POST

POST

POST i. (Fars. Püst’tan pōst) 1. Bâzı hayvanların vücûdunu saran tüylü deri ve bu derinin tüyleriyle berâber kurutulmuş şekli: Postu sırtında gezer hayvânın / Ä°lmi sadrında olur insânın (Sünbülzâde Vehbî’den). Bu bir nevi sayyatlıktır ki postunu elde etmek için arslanı öldürmeye benzer (Cenab Å?ahâbeddin). Lambayı söndürüp ceylân postlarının üzerine uzandım (Refik H. Karay). 2. kısaltma yoluyle. Koyun vb. hayvanların derisinden yapılmış gocuk: Onun için Geyikli Baba’nın üstünde yalnız bir post ve elinde seksen okkalık taşla Bursa kapılarını zorladığı aklıma gelmezdi (Ahmet H. Tanpınar). 3. tarîkat. Å?eyhlik makāmı: Huzzar ittifak üzere, “Bu zâtı posta müstahak gördük, Allah mübârek eyleye, revâdır revâdır!” diye bağrışırlar (Evliyâ Çelebi). Gûyâ ki bu tarîkat kāfilesi, arş-ı Hudâ’da mübârek makamları ziyâret ede ede postun önünde makām-ı Muhammed’de baş eğerek semâhâneyi üç defa döndü (Rûşen E. Ünaydın). 4. mec. Makam [Bu anlam daha çok deyimlerde ortaya çıkar]: Gece gündüz aşk postuna oturan (Pir Sultan Abdal). Tekye-gâh-ı âlem içre bes-durur dervîşe aşk / Aşk ona hem dôsttur ma’nâda hem bir özge pôst (Ä°smâil Hakkı Bursevî). Sinan dilediği gibi post kapamamış, gönül, murâdınca huzurdan kaftan giymeyi boşuna özleyip beklemişti (Safiye Erol).

* Post elden gitmek: argo. 1. Canından olmak, öldürülmek: Å?imdi “ölüm” sözünü etmeden ölümden bahseden gazetelerden taradığımız şu yüzden fazla tâbire bir göz atalım: Cavlağı çekti… Kuyruğu titredi… Nalları dikti. Kim vurduya gitti. Post elden gitti (Nüvit Özdoğru). 2. mec. Mevkiini kaybetmek. Post kavgası: Ä°ktidar çekişmesi, makam elde etmek için girişilen mücâdele, yorgan kavgası. Post (Postu) vermek: Ölmek, canını vermek: Anlıyorsun ya, ya bu kafanın içindeki dünya hakîkat olacak ya ben postu vereceğim (Reşat N. Güntekin). Az değildir, varmadan senin gibi yurduna / Post verenler yabanın hayduduna, kurduna (Fâruk N. Çamlıbel). Posta geçmek (oturmak): Å?eyh olmak, şeyhlik makāmına oturmak. Postu (Postunu) deldirmek: argo. Vurulmak, yaralanmak: Tüküreyim senin efeliğine! Ali! Al tüfeklerini şu şaşkolozların elinden. Yoksa postunu deldirir bu ayı (Bekir Büyükarkın). Savaşçı oldun mu, bir yerde postu deldirmezsen başına sarılır tımar sipâhîliği er geç (Kemal Tâhir). Postu kurtarmak: argo. Ölümden kurtulmak: Artık postu kurtardın Ä°ffet (Reşat N. Güntekin) Postu sermek: Gittiği yerde hesapta olmadığı halde uzun süre oturup kalmak, işi rahatlığa vurup sorumsuzca yerleşip oturmak: Sen kurul lök gibi meyhâneye, ser postu otur (Mehmet Âkif). Fakat nasılsa Mühtar Necip evlenmiş. Bunlar da onun evine postu sermişler (Reşat N. Güntekin). Postuna saman doldurmak: argo. Bir kimseyi öldürmek. Postunu çıkarmak: Derisini yüzmek. Postunu sermek: Öldüresiye dövmek. Postunu sudan çıkarmak (kurtarmak): Durumunu düzeltmek, işini yoluna koyup selâmete çıkarmak, keçesini sudan çıkarmak: Ben, yirmi yaşında postunu sudan kurtarmış bir insanım. Canım nasıl isterse öyle yaşarım. (Reşat N. Güntekin).

Kalıcı bağlantı

Related Posts

Yorum yapın

YORUMU GÖNDER