Minik kitap kurdu

Minik kitap kurdu

Minik kitap kurdu

Biz Sûfî’ye doğmadan çok önce kitap okumaya başlamıştık. Hamileliğimin sanıyorum 13-14. haftasıydı henüz duyma yetisi bile gelişmemiş bir cenindi başladığımızda. Babası her gece bir hikaye okuyordu ona. Hatta evde olmadığı zamanlar için de bebeğimiz onu özlemesin diye kaydedip bırakıyordu.

Doğduktan sonra da bu alışkanlığımızı kaybetmemeye çalıştık. İlk zamanlar o dünyadan bihaberken, ben kitaplarımı yüksek sesle okuyordum. Bir sürü roman okuduk. Mesela babası ben yemek yaparken Steve Jobs’un biyografisini yüksek sesle okuyordu ki üçümüz de faydalanalım. Uyuşturucu ve okuldan kaçma bölümlerini sansürlediğini kitabı karıştırmak için elime aldığımda fark ettim 🙂

Bu sırada o siyah beyaz çizgilerden oluşan ilk kitabını kurcalıyordu. Plastik sayfalarını kemiriyor, şaşkın ifadelerle bakınıyordu. Bir de ikeadan aldığım kumaş sirk kitabı vardı. Ama şapkadan tavşan çıkmasına rağmen pek dikkatini çekmedi.

Sonra parlak minik kitaplar aldık. Bir de dünyanın en meşhur tırtıl kitabından. Onlardan çok bizim okuduklarımız dikkatini çekiyordu. Kitabın kenarından tutup hızlıca sayfaları pırrr diye bırakmak, çıkan rüzgarı ile gözlerini kırpıştırmak…

Bir gün Damla yayın evinin değerlerimizi öğrenelim serisi kitaplarına rastladım. 20 fasikülden oluşan bu kitapçıklar daha büyük yaş guruplarına bazı konuları öğretmek üzerine yazılıp çizilmişti. Bense 50 kuruşluk fiyatı ve bizimkisini elinde taşıyabileceği kadar ufak olmalarına bayılmıştım. Hepsini aldım. Her birini yüzlerce defa okuduk. Ben birini ona yüksek sesle okurken o diğer 10 taneyi kurcalamak, katlamak sayfalarını çekiştirmekle meşgul oldu. Elbetteki hep benim elimdekileri almak isteği vardı. İçiçe 3-4 tane kitapçığı açıp, en içtekini okuyordum. O elimdekini almak istediğinde dıştan bir taneyi verip devam ediyordum. Böylece hikayeler asla yarım kalmıyordu.

Sonra kuklalı kitaplara geçtik. Gözleri oynayan maymun şeklindeki kitap haftalarca dikkatini çekti, çekiyor. İlk zamanlar o gözler nasıl dönüyor anlamıyordu. Nasıl olduğunu anladıkça içindeki resimlere daha çok odaklanmaya başladı. Kurbağalı kitabına sarılıp uyuduğu zamanlar olduğunu söylemeliyim. Ayşem’in bu hediyesi ile saatler geçirdik. Hele ilk sayfadaki ördekler yok mu… Bayılıyor. Ben sayfayı çeviriyorum. O, hoop eski sayfaya geri dönüyor. Ördeklere bakıyor bakıyor…

En sevdiğimiz kitapla Handem’in arabasında yaptığımız kısa bir yolculukta tanıştık. Dikkat sevdiği değil, sevdiğimiz… Anne Suess diye bir kadının çizdiği dev boyuttaki kitaba nasıl sarıldığını anlatamam. Paprika’nın araba yolculuklarında kullandığı kitap bu kısa seyahatten sonra bize transfer oldu. İçinde hiç yazı olmayan, Kapaklar dahil 5 sayfadan oluşan kitapta, her yaprağı çevirdiğinizde farklı bir resimle karşılaşıyorsunuz. Bir tanesinde hiç üşenmedim saydım 89 insan var. Hayvanat bahçesinde geziniyorlar. Birini çantasını maymun kapmış, diğeri file muz veriyor. Bir diğeri aslana koşuyor vs. Aylardır bizde olan kitaba her baktığımda halâ başka karakterler, başka olaylar görüyorum. Sûfî şimdi hayvanları, binaları, ağaçları gösteriyor. Konuşmaya başladıkça isimlerini de söylemeye başladı. Handem’in dediğine göre ileride onlarla ilgili hikayeler anlatacakmış. Hatta oyun da oynayabilecekmişiz. Kaç kedi var? Kırmızı bereli kadın nerede? Biz şimdilerde sadece kedi nerede oynuyoruz.

Migros’un bayramlarda, okulun açıldığı dönemlerde ve 23 nisanlarda yaptığı %50 indirim kampanyalarını kaçırmamaya çalışıyorum. Birçok güzel kitaba da böyle sahip olduk. Özellikle her erkek çocuk gibi içinde Arabalar filminin kahramanları olan Disney kitaplarını bu kampanyalardan istifade ederek edindik. Hâl böyle olunca ilk kelimelerinden birisinin avava olması şaşırtıcı değil.

Son zamanlarda aldığım içindeki bazı nesnelerin değişik dokulu olduğu, ya da katlı sayfayı açınca sürpriz resimlerin çıktığı kitaplara bayılıyor. Her bir parçayı elliyor. Bazılarından elini hızla çekerken bazılarına defalarca dokunuyor. Hatta o sayfayı geçmek istemiyor. Anlayacağınız bu ara en sevdiği kitaplar dokun ve hisset dedikleri… Haliyle ilk aylarda aldığımız dokulu tırtıl kitabı da bizimle birlikte her yere taşınır oldu.

Son olarak ben halâ kendim için okuduğum kitapları parkta o sallanırken yüksek sesle okuyorum. Bakıcılar deli olduğumu düşünüyorlar. Ama Sûfî halinden memnun göründüğü için hiç problem etmiyorum. Hem iki satır kitap okumak benim de hakkım değil mi ya?

Kalıcı bağlantı

Related Posts

9 Responses to Minik kitap kurdu
  • nimet

    yazmaya başlamanıza sevindim sizi özlemiştikk..

  • Tuba Tahça

    Durumun böyle olmasına hiç şaşırmadım:) Çokça da sevindim. Sufi’nin bir kitap kurdu olacağını biliyordum. Özellikle sayfalarda durması, geçmek istememesine çok sevindim. Mutlaka hamileliğin ilk haftalarından beri gösterdiğiniz çabanın da sonuçları bunlar. Eşsiz bir kitaplığa sahip olmasını ve en önemlisi o kitaplıktaki kitapları hep içine sindirerek ve severek okumasını diliyorum.

  • dilek

    kitap okuma alışkanlığını erken yaşta kazandırmak çok güzel. Tebrikler.

  • serkan

    bir anne babanın çocuğunun hayatına katabileceği en güzel alışkanlığı en erken zamanda katmışsınız tebrikler.

  • korhan

    kitapla büyümeli insan.

  • Bünyamin

    Anlatımınız ne kadar da saf, doğal ve net. İçinizden ne geldiyse sanki hiç düzeltmeye bile gerek duymadan dökmüşsünüz satırlara. Çocuk büyütmenin meşakkatini anlatırken çektiğiniz zorluklar bile adeta bir eğlenceye dönüşmüş. (“Sen bir de bana sor” dediğinizi duyar gibiyim.)

    Bir cana can olmak ya da canda can olmak; Sufi büyürken ona bir şeyler öğretiyor olmanız ne hoş. Beni asıl ilgilendiren ise Sufi’den öğrendikleriniz; sevgi harmanında yoğrulmuş sabır, anne yüreğindeki şefkati sınırsız bir merhametle eritip kaşık kaşık yedirmeniz, çok kez “yeter artık” diyeceğiniz zıvanadan çıkma noktasına gelip de o engin yüreğin hafif meltemiyle kendinizi bir çarşaf gibi onun önüne sermeniz…

    Google + ‘ ta ilk kez adınızı görüp merak ederek şu yarım saatte sitenize girip bir kaç yazınızı okuduktan sonra sizi ancak bir kaç cümleyle böyle anlayabildim böyle anlatabildim.

    Sizdeki (kim bilir nice) ilham kapılarını açmak için misafirliğinize gelen Sufi gibi
    siz de kaç kapıdan ilham olarak gireceksiniz… Kim bilir…

    Selametle…

  • safiye yaşar erdiger

    :))siz kitapla ilgili maceralarınızı anlatırken ben de geçmişe döndüm.Ben de büyük kızıma daha karnımdayken kitaplar seçmiştim.Ben de iyi bir okuyucuyumdur.Babası pek ilgilenmezdi.Neredeyse 17-18 sene önce bana :”Karnına daya o da okusun.”diye dalga geçiyordu.:))
    Kızkardeşi de ayaklanınca ikisine birden kitap okumaya başladım ki bir tanesinin oyuncağı-minik bir ayı- da vardı.Hala saklanmakta!
    İkisi bir olur,o kitabı alır.”Anne oku.”diye yanıma gelirlerdi.Biz başlardık,taklitli okumalarımıza..
    Büyük kızım sonrasında,o minicik elleriyle kendi dolabına kitaplarını yerleştirir,kızkardeşi bozunca bir güzel onu pataklardı.Bahanesi hazır” yaptığım düzeni bozuyor.”bu söylediğim 4-5 yaş zamanıydı.
    Güzel zamanlara erişmeniz dileğiyle.Sevgilerimle:))

  • sümeyye

    Üslubunuz, anlatımınız çok güzel, maşallah çocuğunuzu ne güzel bir kitap okuru yapabilmişsiniz. Bir şey soracağım Die große Anne Suess Wimmelbox isimli kitabı nereden temin ettiniz kitap satış sitelerinde çıkmıyor da…

    • Devletşah

      Merhaba;

      Kitabı arkadaşım 10 yıl önce Almanya’dan almış. Biz de geçen yıl aynı çizerin başka kitaplarını amazondan aldık. Amazon’a bakabilirsiniz.

      Sevgiler

Leave a comment to serkan

YORUMU GÖNDER