Sütün Bereketi

Sütün Bereketi

Konuk yazarımız Sakız Hanım bizimle haftalık süt macerasını paylaştı.

Süt içerken

Her pazar sabahı saat 11 gibi zilim çalıyor. Hemen ardından da yan komşunun zili. Bekliyor oluyorum zaten. Kapıyı açmamla dilimin ucundaki kelimelerin dökülmesi bir oluyor: “Hoşgeldin Teyze”. Selam vermeyi tercih ediyor o cevaben. “Getiriyorum tencereyi” deyip, hemen en müsait tencereyi çalkalayıp kapıya götürüyorum. “Bu hafta 2 kilo olsun, yoğurdum var teyze”, “4 kilo alayım teyze”. Sütçü teyzem altmış yaşlarında ağzı bol dualı bir kadın. Kendi ineği var, ondan sağıp getiriyor sütü. Ama yazın 1 ay kadar yok: ineği doğuruyormuş, o da komşuya emanet edip köye yazlamaya gidiyormuş fırsattan istifade. Tartıyor sütü. Parayı uzatırken üzerindeki süt kokusunu, hayvan kokusunu alıyorum hafiften. Yok, rahatsız etmiyor beni, gerçek süt geldi işte diyorum. Ve her hafta, ama sadece pazarları, İstanbul metropolünden sıyrılıp bir an Anadolu’da yaşıyorum. Sütçü teyze bana bir bad-ı saba oluyor.

Kefirle ilgili forumları dolaşırken rastladık sütle ilgili tartışmalara. Pastörize mi olsun, sokak sütü mü olsun? Pak pak kutular reklam da yapıyor televizyonda “beni al beni al onu alma” şeklinde. Hayır ben almasına alacağım sokaktan da, bulamıyorum ki. Asıl niyetim de yoğurt yapmak…Bir gün, sokak kapısında iki elinde iki bidonla bir teyzeyle karşılaşıyorum. Haftasonu da süt getirdiğini söyleyince sevinçle daire numarasını söylüyorum. Sanki dünyalar benim oluyor.

Teyze helalleşip gittiken biraz sonra bizim ev süt kokmaya başlıyor. Pek kıymetli misafirimizi ocağın başköşesine oturttuktan sonra kafamda pay ediyorum. Bir kere daha kaynarken önce güzel bir sütlü kahve yapılıyor. Kendimizi mutlu etmek istediğimiz zamanlarda kakaolu süte de dönüşebiliyor bu. Sonra tercihen soğuttuğum sütü tekrar kaynatıyorum. Yok efenim maksat hijyen filan değil, bildiğiniz kaymak olsun, daha doğrusu çoğalsın. Dinlenen kaymağı toplayıp koyuyorum bi kenara. Sonra yoğurdumu ‘çalıyorum’. Tatlı bir endişe, sulu mu olacak yoksa diye. Farketmez aslında, her halükarda sevgili yoğurdumuz o bizim. Kalan sıcak sütü hemen bir şişeye alıp hafif vakumlatmış oluyorum ki dayansın. Naparsınız, pastörize değil ki, dolapta bir haftaya kalmadan bozuluyor. Ne güzel! En son kalan ılık-soğuk süt kefir olacak.

İşin keyfi kaymağında saklı tabii. Bal-kaymak, reçel kaymak, tatlı-kaymak ikilileri yapıyoruz. Fakat en çok da site sahibinin –bence- hakettiği ilgiyi görememiş Endonezya usülü körili tavuğu için saklıyoruz. Krema değil, kaymak. Doğalından.

Yan komşu mu? O kapıyı açmıyor pazarları, perşembe alıyormuş sütü.

Kalıcı bağlantı

Recent Posts

2 Responses to Sütün Bereketi
  • dilek

    Eskiden bende sokak sütçüsünden alırdım sütümü.Öyle güzel yoğurdu olurduki,anlatamam.Artık almıyorum çünkü,artık su karıştırıyorlar çok çıvık bir yoğurt oluyor.Fakat öyle özlüyorum ki eski yoğurdumu, sütün kokusunu anlatamam.Birde kefir nasıl yapılıyor, tarifini verirsen memnun olurum.Teşekkürler….

  • öznur b.

    merhaba
    sitenizi sürekli takip ediyorum ama sanırım bu ilk yorumum.sütle ilgili bu yazınızı çok beğendim,anlatım diliniz gerçekten güzel.yemek yapmak gibi yazma konusunda da başarılısınız.ben de sütü sokak sütçüsünden alma taraftarıyım ama temizliğinden emin olarak.pastörizasyondan geçmiş süt ve süt ürünlerinin aslında ne kadar faydasız hatta zararlı olduğunu okuyup öğrendikten sonra.okuduklarımı buraya yazarak seni takip edenlerle paylaşmak istedim,çünkü önemli bir konu.
    öncelikle pastörize süt demek,yüksek sıcaklıkta düşük sürede sütün ısıtılması demek -ki bu süre saniye olarak ifade ediliyor.bir kimyagerin gerçekleştirdiği bu işlemin başarılı kabul edilebilmesi için o sütteki enzimlerin ölmüş olması gerekiyor.şimdi gelelim enzimlere;sütün içindeki enzimler kemiklerimiz ve dişlerimiz için gerekli olan kalsiyumu kana taşımak ve kemiklerde depolamakla görevli.ama enzimleri biz pastörizasyonda öldürmüştük dolayısıyla sütün içinde ne kadar bol kalsiyum olursa olsun kemiklere taşınamıyor.yani pastörize süt bir kalsiyum kaynağı değil!tabi pastörize sütten fermantasyon yoluyla yapılan yoğurt ve peynirler de öyle.ayrıca sütün içindeki C vitamini de yarı yarıya kayboluyor pastörizasyon işleminde ve B12 vitaminin de tamamına yakını kayboluyor.bu vitamin vücut için çok gerekli olduğu halde pastörize sütten bunu alamıyoruz.pastörizasyon ile mikroplar ölüyor ama vücudumuz için gereken,vücutta pek çok görevi bulunan sindirim sistemimizde de yer alan faydalı bakteriler de yok oluyor.böylece pek çok hastalığa da davetiye çıkarmış oluyoruz.
    mümkün olduğu kadar yiyecek ve içeceklerimizin doğal olmasına dikkat edelim.ne kadar çok işlemden geçerse o kadar zararlı hale gelebileceğini de unutmayalım.içindekiler kısmında adını bilmediğimiz hatta bazen okumakta dahi zorlandığımız maddeler bulunan ürünleri almayalım.umarım yazdıklarım faydalı olur.
    Devletşah sana teşekkürler ve başarılar,sağlıklı günler diliyorum.

    öznur b.

Yorum yapın

YORUMU GÖNDER