DOST

DOST

DOST i. (Fars. Düst) 1. Birini riyâsız ve samîmî duygularla seven, her bakımdan kendisine güvenilir kimse. Karşıtı: DÜÅ?MAN. Merhum Vefik Paşa dostumdu (Ahmet Hâşim). O mutlu devrede Itrî’ye en yakın dost / Işıklı dantelâlar bestekârı Hâfız Post (Yahyâ Kemal). 2. Sevgili, yâr: Âşık olan gül gönderen dostuna (Karacaoğlan). Seherden uğradım dostun köyüne / Hoş geldin sevdiğim in dedi bana (Karacaoğlan). 3. Bir şeye çok yakın ilgi duyan kimse [Bu anlamda kelime isim tamlamasının ikinci öğesi durumundadır]: “Kitap dostu.” “Düşkünler dostu.” Bir akşam sanat dostu bir âile nezdinde… (Ahmet Hâşim). 4. sıf. Aralarında yakınlık bulunan: “Dost milletler.” 5. Evlilik dışı ilişki kurulan kadın veya erkek: Türkçede dost, hovarda dilinde metres mânâsına ada gelirdi (Burhan Felek). 6. tasavvuf. Allah, (Allah yoluna götüren kimse olarak) mürşit: Ölüm haberi gelmeden ecel yakamız almadan /Azrâil hamle kılınmadan gel dosta gidelim gönül (Yûnus Emre’den). Hak erenler (…) yâ dost, Hak dost derler. Böyle deyince dost olan Hakk’ı ve Hak dostlarını yanlarında hazır bulurlar. (Süleyman Uludağ).

* Dost ararsan Allah: Gerçek dost ancak Allah’tır. Dost canlı (canlısı): Dostluk hisleri kuvvetli, insanlarla hemen kaynaşabilen kimseler için kullanılır. Dost düşman: Bütün etraf, herkes: Belâgattaki iktidârını dosta düşmana kabul ettiren bir nesir üstâdını mûsikîsiz, tedâîsiz, donuk, köksüz bir ifâdeyle konuşturmak ne büyük haddâşinaslıktır (Cemil Meriç).

Dost kazığı: Dost bilinen kimsenin verdiği zarar.

Dost olmak: Aralarında yakınlık, anlaşma ve arkadaşlık kurulmak: Ebediyyen seninle dost olalım (Cenap Å?ahâbeddin). Çok defa düşünürüm, Bâkî ile Sinan acabadost oldular mı? (Ahmet H. Tanpınar). Hayrullah Bey’le çabuk dost olduk (Ahmet H. Tanpınar).

Dost tutmak: 1. Ä°nsanlarla dostluk kurup devam ettirmek, dost kazanmak. 2. Birisiyle evlilik dışı ilişki kurmak: Dost tutmuş sözü metres almış demekti (Burhan Felek). Tarlabaşı’nda ne kadar randevu evi varsa oralarda dost tutup haraç yiyen kabadayılar olduğunu işitmiştim (Bediî Fâik). Dost var, düşman var: Herkes dost değildir, kötü niyetli kimseler de vardır, ona göre ihtiyatlı hareket etmek gerekir. Dosta düşmana karşı: Dost olanı da olmayanı da dikkate alarak, ne diyeceklerini düşünerek, ele güne karşı. Dostlar alış verişte görsün (diye): Herkes bir şey yapılıyor zannetsin diye, sırf gösteriş için, iş yapıyor gibi görünmek için: Ve bu arada dostlar alış verişte görsün diye birtakım reformların lâfları edildi (Burhan Felek). Dostlar başına: 1. Bir şeyin, bütün dostların sâhip olması temennî edilecek kadar iyi ve güzel olduğunu anlatmak için kullanılır: “Darısı dostlar başına.” “Böyle gelin dostlar başına.” 2. kinâye yoluyle. Bir şeyin çok kötü olduğunu anlatmak için de kullanılır: Böyle acıma da dostlar başına… Ya evet ya hayır de (Mahmut Yesâri). Hoşuna gitti demek bizim tutsaklığımız? Starropolis’teki zindan dostlar başınaydı doğrusu (Bekir Büyükarkın). Dostlar şehit, biz gāzi: İşin tehlikeli tarafını başkaları yapsın, sonucundan biz faydalanalım zihniyetinde olan kimseler için kullanılır. Dostlar başından ırak: Çok kötü, çok müthiş, Allah hiçbir dostun başına vermesin. Dostunu düşmanını bilmek: Etrâfındakileri iyi tanımak.

  • Dostum ünl. (iyelik ekinin kalıplaşmasıyle) Saygı ve yakınlık belirten hitap sözü: Öyle kaba sanatlar bir işe yaramaz dostum! (Ahmed Midhat Efendi). Nasıl söyleyeyim a dostum! (Ahmed Midhat Efendi). Geliniz aziz dostum, geliniz! (Refik H. Karay).
  • Dostça sıf. ve zf. Dosta yakışır şekilde: “Dostça bir uyarı.” “Dostça konuşma.”
  • Dostî i. (Fars. mastariyet eki –i ile) Dostluk: “İzhâr-ı dostî: Dostluk gösterme.”
Kalıcı bağlantı

Related Posts

One Response to DOST
  • HANDE MERGENCİ

    insan dost seçerken çok dikkat etmeli ALLAH hepinize en iyi en temiz en ahlaklı en hayırlı dostları nasip etsin

Leave a comment to HANDE MERGENCİ

YORUMU GÖNDER